27 Mayıs 2011 Cuma

Zübeyir Ocakbaşı

Zübeyir Ocakbaşı’na ilk gidişim, bizim Kaş ahalisi ile yeniden görüşmek için planlanan bir gecede gerçekleşti. Bendeniz Beyoğlu Ocakbaşı fanatiklerindendim doksanlı yılların sonunda. Orada bazen ocakbaşına oturup üstümün başımın yağ kokmasına aldırmadan kebapları mideme indirir, şişlerin cızır cızır yanmasını dinlenerek demlenirdim. Sonra bir şeyler oldu, araya iş güç girdi, başka mutfaklar ve sofralar girdi, bir acayip Asmalımescit müdavimliği girdi, kaybettim Beyoğlu Ocakbaşını.
Zübeyir’e gitmeden once biraz araştırma yapmıştım doğal olarak. Yirmibeş yıldır bu işi yapan kurucusu Zübeyir Ertaş’ın, benim eski efsanem Beyoğlu Ocakbaşı’nın ustası olduğunu öğrenmiş, pek bir sevinmiştim. Tanıdık lezzetlerin içinde bir gece geçireceğimi düşünmüştüm. Ama yanılmışım ! Hafızama nakşolmuş Ocakbaşı tatlarından daha fazlasını bulacağımı bilemezdim tabii. Bu girizgâhtan da anlamışsınızdır, tıkabasa yediğim Zübeyir’in yemeklerinden çok memnun kaldım.
Zübeyir’i bulmak için İstiklâl Caddesi’ne bağlanan Bekâr Sokak’ın sonuna kadar yürümeniz gerekiyor. Sokağın Tarlabaşı’na bağlandığı noktada üç katlı Zübeyir Ocakbaşı’nı görebilirsiniz. Kısa bir yürüyüşten sorna kendimi Zübeyir’in önünde buldum ben de. Kapıdan girmeden once, her zaman yaptığım gibi fotoğraf çektiğimi gören bir garsonun yanıma gelmesi ve “Nasıl yardımcı olabileceğini” sorması kötü bir başlangıçtı diyebilirim. Burası bir sokak ve ben de istediğim yerin fotoğrafını çekebilirim değil mi? Ardından içeri girip masama oturdum ve yemek faslı başladı.
Bizim Kaş ahalisi masaya kurulmuş ilk rakılarını doldurmuştu ki, Nedret garsonu çağırıp açık ve net bir şekilde masanın donatılmasını ve çok özenli olunmasını istedi ve ekledi: “Biz çok gezeriz, her şey çok güzel olsun!” Garsonun cevabı da bir soruydu aslında: “Gurme misiniz Abi?” Nedret unutulmaz cevabı yapıştırıverdi: “Hayır, ayyaşız!”
Gavurdağı salatası, közde patlıcan ezme, börülce, semiz otu, kabak ezmesi, yoğurtlu isot gibi mezelerin eşliğinde ilk rakılarımızı yudumladık. Benden size tavsiye, bunun yanında kaliteli bir şalgam suyu içmemek büyük bir hata olur, mutlaka isteyiniz.
Sofra erbaplarının tavsiyelerini hiçe sayarak “çatalucu” ile yememiz gereken bu lezzetli mezeleri kıtlıktan çıkmışçasına yedikten sonra hepsinden birer tur daha ısmarladığımızı eklemeden edemeyeceğim. Siz siz olun, midenizde yer kalması için önden gelen bu güzelliklerden abartmadan yiyin.
Mezelerimizi yer, rakılarımızı içerken arkada tanımadığım, bilmediğim, ama bana hayli hüzünlü gelen türküler çaldığını, bazı masalarda oturan ağır abilerin hüzünlenerek sigaralarını tüttürdüklerini gözlemlediğimi de anlatmam gerekir aslında. Zübeyir’in homojen bir müşteri kitlesi yok kesinlikle. Bir bakıyorsunuz kızlı erkekli üniversite öğrencileri, bir bakıyorsunuz Kurtlar Vadisi formatlı karanlık adamlar, bir masada Alevi Dedesi görünümlü zatlar, öte masada spor yazarları…Tuhaf bir Birleşmiş Milletler görüntüsü içinde kebap yeniyor, rakı içiliyor, bazen halk türküleri, bazen de Türk sanat müziği dinleniyor.
Gelelim etlere…Beyti, Adana, kaburga, külbastı, çöp şiş, ciğer kebap gibi çeşitler geldi masaya. İnsanlığımızı kaybettiğimiz noktada, herkesin ana yemek yemesine karşın, ortaya kaburga da söyledik. Ne hikmetse beş kişi beş porsiyon da kaburga yemişiz. Tüm et yemekleri güzeldi ama, ne yalan söyleyeyim hayatımda yediğim en iyi kaburgalardan birini burada yedim. Ne çok etli, ne de et yönünden fakirdi. Yağı tam kıvamındaydı. Bendenizin çok sevdiği “kemiği sıyırma” aktivitesine pek bir uygundu. Tüm bunların üzerine adettendir diyerek ayva tatlısı da yedik ve ben de dahil, bazılarımız doğrudan Taksim İlkyardım’a gitmeyi teklif ettiler.
Gece sonunda gelen hesap hiç de az değildi. Biraz bozurlur gibi olduk ve itiraz etme durumuna geldik, ama şimdi düşünüyorum da, ölçülü hesap, insan gibi yiyenlere gelmeli. Değil mi efendim? Biz o gece uzun süreli bir kıtlıktan çıkmışçasına gömüldük yemeklere.
Zübeyir Ocakbaşı’nı herkese tavsiye ediyorum. Kaburgasını özellikle öneririm sevenlerine. Sakın rezervasyonsuz gitmeyin. Sayınız uygunsa ocakbaşında yer ayırtın. Çalan müzikle, garsonların ilgisiyle, lezzetli yemeklerle güzel bir gece geçireceksiniz. Eve geldiğinizde üzerinizdekileri doğru çamaşır makinesine atın ya da kuru temizlemeciye gönderin, zira o koku uzun süre çıkmayacaktır.


İstiklal Caddesi Bekar Sokak
No:28 Beyoğlu İstanbul
0212 293 39 51

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder