6 Mart 2014 Perşembe

New York Fries

Mekanist oluşumunu seviyorum. Beni tanıyanlar menfi kişiliğimin bazan çok ön plana çıktığından dem vurarak beni "olumsuz bir adam" olarak değerlendirirler. Bu denli tuhaf ve mide kaldırıcı işlerin olduğu bir coğrafyada, Polyannavari bir bönlükle, "Her sabah yataktan gülümseyerek kalkarım. Bugün beni ne mutluluklar bekliyor diye çevreme bakarım." şeklinde konuşan sevgili hayat gurularından birisi olamadığım için üzgünüm değerli okurlar. Hiçbir zaman da olamayacağım. Dolayısıyla, bir gün "Hayat güzel, çiçekler, böcekler..." diyerek sizlere yaklaştığımı görürseniz, anlayın ki bir yalan söylemeye hazırlanıyorum. Dikkatli olun o zaman bana karşı. Yaşam düsturum, iyi ve başarılı olanları takdir etme, onlara hakkını verme ve kendilerini dozunda bir şiddetle kıskanma yönündedir. Yani her zaman olumsuz bir kimse değilim ve özellikle bu blogun sayfalarında elimden geldiğince beğendiğim meselelerden söz açmaya çabalıyorum.

İşte Mekanist oluşumu da böyle beğendiğim bir topluluk. İyi işler yapıyorlar. Sosyal medya çılgınlığının en civcivli günlerinde, binlerce katılımcının yarattığı içerikle, arama motorlarının tozunu attırıyorlar. Benim gözlemlediğim iki önemli özelliği var Mekanist'in: 1- Gerçekten mekanlar konusunda, gitmeden önce bilgi almak isteyen kişilere, büyük oranda faydalı ayrıntılar sağlıyor. Ben bu gruba dahilim. Bir lokantaya gitmeden önce Mekanist'e göz atarım mutlaka. 2- Yorum girişi yapan insanlar için beklenmedik bir aidiyet duygusu yaratıyor. Bir bütüne, bir oluşuma dahil olma hissi veriyor. Onların kendilerini daha tamamlanmış gibi duymalarını sağlıyor. (zaten bütün sosyal medyanın en dibinde bu fikir yok mu?)

Bütün bunların üstüne, bir de mekanlar hakkında yorumlarını paylaşan kişileri sanal karmaşadan gerçek hayat düzlemine çıkaran "etkinlik"ler de yapınca, Mekanist, bazı kişiler için tadından yenmez hale geliyor. İşte bunu seviyorum. Hem bol bol içerik, başvuru kaynağı olma misyonu, hem de insanları bütünleyip onları bir araya getiren bir enstruman olma işlevi... Mekanist iyi bir oluşum; blog yazılarımı oraya koymayı seviyorum ve bunu yapmaya bundan sonra da devam edeceğim.

Bu girizgahı katıldığım bir Mekanist etkinliğini anlatacağım için yaptığımı tahmin etmişsinizdir. Arada sırada yapılan davetlere uyarak ben de katılıyorum bu görüşmelere. Bu defa ziyaret edilen yer New York Fries (Brandium - Ataşehir) ve tadım nesnelerimiz patates kızartması. Önce patates kızartması sorunsalı ile alakalı "değerli" fikirlerimi dökeyim bir ortaya arzu ederseniz. Aslında pek sevmem ben patates yemeyi. Haşlaması çocukluğumun ishal dolu günlerini çağrıştırır ister istemez. Kızartması beni pek açmaz, zira sosa banmadığım zaman pek bir değeri yoktur. Kendinden baharatlı bazı patates kızartmaları da tarzım değildir pek. (Nusret Burger'dekini hariç tutuyorum) McDonald's'ın ve Arbys'in patatesini ise yenebilir bulurum. Püre versiyonu aslında en yaratıcı olanlardan birisidir, lakin tuzu az olduğu vakit pek boğazımdan geçmez. Kumpir konusunda hiç girmiyorum; Benim içime de o kadar malzeme koysanız tadım güzel olur. Bir de Patso meselesi var ki, gerçekten anlatılmaz, yaşanır. Yiyenleri her gördüğümde "Ekmeğin içine patates koyan bir ecdadın torunlarıyız" diye bağırmak, giderek daha da hamur beyinli olan bir topluma sövmek gelir içimden.

Evet, çok iyi değil patates ile aram. Colomb'un keşfettiği yeni dünyanın bizlere armağını olan bu yemeği, mümkün olduğunca tek başına tercih etmedim bugüne dek. Hep fon müziği olarak kaldı hayatımda. Asla esas oğlan olma şerefine nail olmadı. Yine de, dürüst olacağım, New York Fries'a giderken kendimi tüm bu düşüncelerden arındırıp tarafsız olmaya gayret ettim dostlar.

Burası Kanada kökenli bir zincirin Türkiye şubesi aslında. Marmara Forum ve Ataşehir Brandium'da açmışlar ilk iki şubelerini ve büyük alışveriş merkezleri ile görüşmeleri sürüyormuş. Marka müdürleri, ürünlerini anlatırken gurur duyuyor gibiydi; tamamen organik, dondurulmamış, kaliteli yağda kızartılmış olduklarını anlattı bize. Ama mesele işin sosundaydı. Patates kızartması gibi bir yemeği ana yemek haline getiriyorsanız eğer, onu süslemeli, insanların boğazından geçirecek bir çeşitlemeye ulaşmalısınız. New York Fries ekibi de böyle yapmış. Bu tadımda köfteli, mantarlı, cheddar'lı, tavuklu, kıymalı soslarını tattım. Bunların yanında da bir hot dog yedim. (patates kızartması hariç sadece hot dog var menüde) Soslardan cheddar ve köfteli olanlar hoşuma gitti. Diğerleri de beni rahatsız etmedi açıkçası.

Fikri beğendiğimi söyleyebilirim. Eğer patates kızartması fanatiği olsaydım, burada yememiş olmak benim için büyük bir eksiklik olurdu, diyebilirim. Yemek bittikten sonra midemde hiçbir ağırlık hissetmediğimi de belirtmem gerekiyor.

Mekanist'e bu davet için teşekkür ediyorum. Patso denen garabeti yemek olarak kabul eden bir ülkenin, New York Fries'ı baştacı etmesi gerektiğine samimiyetle inanıyorum. Neticede, daha önce de belirttiğim gibi, hayat izafiyetten ibaret bir muammadır sevgili okurlar.

Adres:Küçükbakkalköy Mah. Dudullu Yolu Cad. No: 23-25, Brandium AVM, Ataşehir / İstanbul