27 Mayıs 2013 Pazartesi

Hükümdar Sofrası


Sevmiyorum. Doymak ve hayatta kalmak için yiyen, her lokmasının hesabını yapan, her yediğini yakmak için soluğu hemen sporda alan, boğazından geçen her lezzetli yemek için suçluluk duyan, sürekli sağlıklı yaşam kitapları okuyan, et yemekten korkan, her çıkan yeni diyetin peşinden koşan, rakıyı anlamayan, iki gün üstüste içemeyen, içtiği zaman "fazla kaçırdık" diye tutturup yavaş yavaş önündeki içkiyi mundar eden, kebaptan keyif alamayan, mangaldan korkan, sağlıklı yemekle lezzetli yemeği birbirine karıştıran, yemeğine tuz yerine limon koyan insanları sevmiyorum. Hayatın sessiz sakin oturup robensonvari bir bönlükle manzara seyretmek olduğu zanneden, "keyif"le uyuşukluğu birbirine karıştıran şahıslarla anlaşamıyorum. Mangal yaptığında tavuk yiyen, meyhaneye gittiğinde beyaz şarap içen, dışarda yemeğe gidip masayı zeytinyağlılarla donatan kişilerle aynı bakamıyorum dünyaya. Bourdain'in dediği gibi, "Tavuğun yemek olmadığı"na inanan bir insanım ben, GDO'nun duacısı bir kimseyim bizleri tavuktan bir nebze uzaklaştırdığı için. Meyhaneye gittiğimde Kulüp rakısı içerim. Mangal yaptığımda sucuk ve pirzola olmazsa bir yanım eksik kalır. Karatay ve mağara adamı diyetlerini Hitler'in "Mein Kampf"ı kadar anlamlı ve doğru buluyorum. Hayata pozitif ve hep olumlu bakalım, inançlı olalım, sevdiklerimizle güzel ilişkiler kuralım gibi konulara katılmakla birlikte, bol kanlı ve kalın bir dana pirzolasını yediğimde, her türlü huzurlu yaşantıyı unutup, eşi benzeri olmayan keyiflere dalan bir kimseyim ben. O an yanımda kimse olmasa da olur, iyi ilişkiler kurmasam da yaşarım. Daha doğrusu tek iyi ilişkim o kanlı pirzolayla o an benim. İşte salt bu sebeple, büyük bir keyifle yemeklerini mideye indirdiğim Hükümdar Sofrası Mangalbaşı'nın tanıtım fotoğrafı olarak yukarıdaki çiğ et görüntüsü koydum. Zira bu çiğ et görüntüsü bile benim ağzımın sularını akıtıyor. Anlayın bunu istedim...

Lafı uzatmayalım. Ataşehir'e yolunuz düşerse ve eğer canınız dolu dolu et yemek istiyorsa ve eğer eti kendiniz pişirmek size zevk veren bir durumsa ve tabii ki, yanında güzel mezeler yemek ve buz gibi rakı hüpletmek de ajandanızda varsa, size bir sır vereyim.: "Hükümdar Sofrası" adlı lokanta tam olarak sizin gitmeniz gereken bir yer.

Batı Ataşehir bölgesinde, Palladium AVM'sini bulduğunuz anda Hükümdar Sofrası'nı da bulmuşsunuz demektir. Batı Ataşehir'den geliyorsanız, Palladium'un önündeki göbekten sağa sapın, birazcık ilerleyin, sağ kolda mekanın girişini göreceksiniz.

Bendeniz her masada mini ocakbaşılar olan mekanların yabancısıydım buraya gelene dek. Bunu da belirtmem gerekiyor. Lakin nice zamandır istediğim bir şeydi böyle bir lokantada bulunmak. Arkadaşlardan, eş dosttan ve basında takip ettiklerimden bildiğim kadarıyla kentimizde bu tarz işletmeler hızla artmaktaymış ve seveni de hayli bolmuş. Ben de bu anlamda ilk deneyimimi Hükümdar Sofrası'da yaşadım.

Ne deneyim ama !

Mekan hayli büyük. Ama rezervasyon yaptırın bence. Hafta arası gitmemize rağmen doluydu. Ben havanın nispeteden serin olduğu bir dönemde gittim, ama şimdi bahçesinde oturmak güzel bir fikir olacaktır. Bunu yaşamak için de ayrıca bir defa daha gideceğim buraya.

Servis gayet iyi, güzleryüzlü, süratli; garsonlar bilgili ve yönlendirici. Bunu seviyorum. Ne yiyeceğinizi düşündüğünüz zaman sizi doğru yönlendiren ve ellerindeki her şeyi satmaya çalışmayan garsonların her daim başımın üzerinde yeri var.

Mekanın adında aile mangalbaşı gibi bir tanımlama var, ama böyle düşünmeyin, biz erkek grubu olarak gittik ve çok rahat oturduk. Mini ocakbaşı modelinin yapısı gereği, masalar arasında ciddi açıklık ve hareket alanı var. Kimse birbirini rahatsız etmiyor.

Yemeklere gelince. Nacizane önerim, ete abanmadan önce masaya gelecek mezelerin sayısını sınırlı tutun, çok ekmek yemeyin, kendinizi erken bir vakittte, gereksiz yere doyurmayın. Çünkü yemek uzun ve dolu olacak !



 

Bizim yaptığımız gibi ölçülü olun mekana gittiğiniz zaman. Biraz acılı ezme, hafif muhammara, azıcık haydari, kararında patlıcan salatası, havuç salatası, çoban salata, beyaz peynir söyleyin, ekmeklerinizi mangalda kızartmaya başlarken, rakı ve şalgam suyu ile sohbetin ilk adımlarını atın. Tüm mezelerden çatal ucu ile alırken (tırtıklarken), kızarmış ekmeğinizi salatanın suyuna şamandıra yapın. O arada gelen, domates, biber ve soğanı mangala verip güzel güzel pişmeye bırakın. Ama sakın sohbete dalıp onları arada çevirmeyi ihmal etmeyin. Etler geldiği zaman domates, biber, soğanın ne kadar önemli olduğunu anlayacaksınız çünkü. Haydari ve acılı ezme keyifli ve güzel mezeler, bunu unutmayın. Patlıcan salatası standart, beyaz peynir özenle seçilmiş, domatesler bostandan. Rakınızı, mangaldan uzak tutmanızı öneririm. Buzlar hemen eriyor, rakı ısınıveriyor. Şaşırıp kalıyor insan. Ve bütün bunlar olurken ete geliyor aniden sıra...Biz burada terbiyeli şiş, beyti, pirzola, kaburga, biftek yedik. Bu saydıklarımdan bazılarını ikişer defa sipariş ettiğimizi utanarak eklemem gerekiyor. Durmadan dinlenmeden, inanılmaz bir sohbet eşliğinde patlayana kadar yedik.

Ve bu çok güzeldi...




Ve sevgili dostlar, denecek bir şey var mı bu fotoğrafları gördüğünüzde? Hem uzun uzun yazmayacağım bu sefer. Keyfine varın bu mekanın. Güzel güzel pişirin etleri. Çok kavurmayın ama. Ayrıca sohbete dalıp unutmayın onları mangalda. Benim favorim her zamanki gibi kaburga oldu. Bunu söylemeden edemeyeceğim. Ayrıca beyti, beklemediğim kadar güzeldi. Öte yandan terbiyeli şiş damakta dans eden bir yumuşaklığa sahipti. Her lokmada daha büyük bir keyif alıp gözlerimi kapadım bunları mideye indirirken. Çok yemek, insanın karının şismesi, masadan kalkarken zorlanmak ayıp şeyler değil bence. Bunların hepsini yaşadım Hükümdar Sofrası'nda. Ve inanın bana, daha çok yenebilecek et cinsi varken, belirli bir noktada doyduğumuza kanaat getirip kalktık.

İşte bu yüzden ve açık kısmını da görebilmek için buraya bir kez daha gelecek, belki ilk defasında tadamadıklarımı tatma şansına sahip olacağım. Beki bunları da sizinle bu blogun sayfalarında yine paylaşabilirim.


Hükümdar Sofrası'nda en önemli olaylardan biri, insana lezzetli yemek yeme fırsatı tanımasının yanı sıra, aynı zamanda o yemeği büyük bir keyifle pişirme imkanı da vermesi.

Ayrıca Bakırköy'de bir şubesi olduğunu da öğrendiğimi eklemek isterim. Bizi bu lokantayla tanıştıran İsmail Çelik'e teşekkürü borç biliyorum. O olmasaydı bu keyifli yemeği yiyemeyecektik.

Sözün özü, bu deneyimi yaşamak istiyorsanız, aşağıdaki iletişim bilgilerine bakmanız yeterli. Afiyet olsun sevgili dostlar...

Adres
:
Barbaros Mah. Sütçüyolu Cad. No: 61/A


Ataşehir / İSTANBUL



Telefon
:
(0216) 472 22 22



E-posta
: