ataşehir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ataşehir etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Nisan 2014 Çarşamba

Hacıbaşar - Ataşehir


İnsan, bir lokantaya ikinci defa neden gider? Bu sorunun cevabı kişiye göre değişiklik gösterecektir büyük olasılıkla. Ama "yemeklerin güzel olması", "servisin iyiliği", "mekan sahibinin tanıdık olması", "eve yakınlık", "arkadaşlardan o mekanı sevenlerin çokluğu" gibi sonsuz sayıda yanıt verilebilir bu soruya. Hepsi de, kişisel çerçevede ele alındığında doğrudur, çünkü özneldir, kişiye özeldir, tartışmanın anlamı yoktur. İnsan yaşla birlikte beğeniler konusunda liberal ve anlayışlı olmayı öğreniyor sevgili okurlar. Bendeniz sadece vejeteryan dostlarımla ve tavuğu ana gıda maddesi olarak gören insanlarla yemek konusunda fikir alışverişinde bulunmam. Diğer herkesi merak ve ilgiyle dinlerim. Demek ki, bazı sınırlamalarımızı yaş da gideremiyor. Her neyse, konumuza dönelim, bir lokantaya neden ikinci defa gidersiniz? Buna benim kişisel cevabım çok nettir: "Orada vazgeçilmez bir yemek bulduğum için !" Bunun anlamını açıklamadan önce belirtmem gerekir ki, eş dostun çağırması, seçeneksizlik, o an şartların öyle gerektirmesi gibi sebeplerden ötürü birçok tercih etmediğim mekana ikinci kez gitmek zorunda kaldım hayatım boyunca. Lakin ideal koşullarda, ben bir lokantayı, sadece kafamda yer etmiş, unutamadığım, lezzeti hafızama nakşolmuş tek bir yemeği varsa ziyaret ederim. Bu detay çok önemli. Yeni Lokanta ile ilgili yazdığım yazıyı anımsayın: Dokuz farklı yemeğin tadına baktım, yanlış hatırlamıyorsam ve hepsi çok çok lezzetliydi. Fakat bir tane büyük yıldız yoktu aralarında. Bu şartlar altında, Yeni Lokanta'ya ikinci kez gitmem için tek sebep, önem verdiğim birinin çağırması olabilir. Zira peşinde koşmaya değer bir yemek yemedim orada. 

Bunları neden mi yazdım? Dün akşam Mekanist'in davetlisi olarak gittiğim Hacıbaşar Ataşehir'de yediğim Van kavurması sebebiyle! Hayatımda yediğim en lezzetli etlerden birisiydi bu. İyi bir marinasyon sürecinden geçmiş, zeytinyağı, kara biber, kırmızı biber, tuz ve soğanla kaynaşmış, yumuşamış, ardından kuyruk yağında yarım saat kadar pişmiş incik etinden yapılan bu kavurma ağzımda dağılırken, ister inanın ister inanmayın, hayattaki tüm dertlerimi unuttum. Başka bir aleme yolculuk yapar gibi mutlu ve huzurlu hissettim kendimi. Hiç bitmesin istedim. İşte tam olarak da bu olağandışı lezzet sebebiyle, bu lokantaya mutlaka bir defa daha gidecek, sadece kavurma sipariş edecek, bir süre onu seyrettikten sonra hiç konuşmadan yiyecek ve hayal dünyasına dalacağım. Size de, sevin ya da sevmeyin, salt bu yemeği denemek için bile olsa Hacıbaşar'a gitmenizi tavsiye ederim. Kuyruk yağıyla bir derdiniz varsa size çok hitap etmeyecektir. Yine de ama gözü karartıp bu deneyimi yaşayın mutlaka derim. Aklımı başımdan aldı zira.

Öte yandan, mekanda sınırsız bir ikram sözkonusuydu katıldığım etkinlikte. Fıstıklı içli köftenin tadına baktım, kesinlikle ağır değildi. Acılı kebap, terbiyeli şiş getirdiler. Her ikisi de iyi bir standardı yakalamıştı. Acısı insanı gözyaşlarına gark eden türden değildi bana kalırsa. Patlıcanlı kebap servis edildi ve ritüeline sadık olarak közlenmiş patlıcanın içinin çıkartıp biber, domates ve kebapla birlikte bir dürümün içine koyarak keyifle yedik. Masada binbir çeşit salata mevcuttu, her şey taze ve güzeldi, ama hepsinden önemlisi masa çiçek bahçesini andırıyordu. Bu da çok hoşuma gitti. Acılı ezme, gavurdağı, patlıcan salatası ne eksik ne fazlaydı.

Mekanı işletme görevini üstlenen Selim Başar, gece boyunca masamızda yapılan işle, yemeklerle, aile geçmişleriyle ilgili birçok açıklamada bulunarak güzel bir sohbet edilmesine katkıda bulundu. Bir ara Hacıbaşar'ın kurucusu ve Selim Bey ve diğer yedi kardeşlerinin babası "Hacı" da masamıza gelip sohbet etti. Gösterilen ilgili ve internet yazarlığına verdikleri önemi son derece vizyoner bulduğumu belirtmeliyim. Mekan Ataşehir'in girişinde sayılabilecek bir konumda, hemen Acıbadem Hastanesi'ne gelmeden sağda ve vale servisi mevcut. 

Eskiden farklı şubelerindeki paket servislerinden istifade ettiğim ve ortalama bir lokanta olarak gördüğüm Hacıbaşar'ın kavurmasını yedikten sonra görüşlerimin değiştiğini vurgulamam gerekiyor. Burada alkol servis edilmediği için akşam yemekleri için gideceğim bir mekan değil. Ama öğlen yemeklerinde ve sırf o yemeği yemek için bundan sonra gideceğimi adım gibi biliyorum.

Siz de bunu yapın. En az bir defa !

HacıBaşar Ataşehir
Vedat günyol cad. No:24 Yolbulan PlazaAtaşehir - İstanbul 0216 575 19550216 573 16160216 572 1955
hacibasar@hacibasar.com

7 Şubat 2014 Cuma

Tatar Salim


Bendeniz klasik anlamda milliyetçi bir kişi sayılmam; insanların bu tarz fikirler uğruna çatışmasını aklım almamıştır hiçbir zaman. Bu özelliğimi, "Lokantalarım"ın sayfalarında çiziktirdiklerimi dikkatli okuyanlar, satır aralarındaki bazı ipuçlarını görmeye ilgi duyanlar gayet iyi bilir. Fakat nedendir bilinmez, bir şekilde söz döner meselesine geldiğinde, bu güzide yemeğin "Türk" kökenli olduğu iddia etmek gelir içimden. Bu -adı üzerinde- bir iddiadır doğal olarak; aslında elle tutulur, dişe dokunur bir temeli de yoktur, kesin bir bilgiye dayanmamaktadır. Sadece içimden gelen kuvvetli bir histir. Sanırım yurtdışında dolanırken önünden geçtiğim Ortadoğu ya da Yunan lokantalarında "Donner" yazması sinirime dokunduğu için ayırdına vardım bu durumun, pek emin değilim. Yaşadığım memlekette bu meretin hası pişirilir ve her gün tonlarca tüketilir, diye bağırıp çağırmak geçer "Donner" yazan yerleri gördüğümde içimden. Bu duygunun sebebini hiçbir zaman kendime de açıklayamamışımdır sevgili dostlar, lakin bildiğim bir şey varsa, döner denen muazzam lezzeti çok sevdiğimdir. Uzun süre ayrı kaldığımda rüyalarıma girecek kadar hayatımda yer işgal eden bu mühim icadı mideye indirmek, fırsat buldukça farklı yerlerde gerçekleştirdiğim, hatta gelenek haline getirdiğim bir ritüeldir. Zaman zaman abartarak kendimi "ideal döneri arayan bir adam" olarak nitelendirdiğim bile olmuştur. Zira bu harikulade yemeğin soslusu, sebzelisi, sadesi, yoğurtlusu, keçi etinden olanı, danası, kuzusu, yağlısı, yağsızı, ekmek arası olanı, dürümü ve hatta pilavüstü sunulanı  mevcuttur. Hal böyle olunca, Halikarnas yöresinde kıyak kafayla yenmiş olanının tadı ile iş için gidilen bir öğlen yemeğinde silinip süprülenin tadı hiçbir vakit aynı değildir. Tıpkı Bursa'nın meşhur lokantalarında sos ve tereyağına bulanmış olanı ile, Üsküdar'ın Kanaat Lokantası'nda yanına beğendi koydurup yediğim döner gibi, hepsinin tadı ve yeri ayrıdır.

Ben Maltepe bölgesindeki Dönerci Ali Usta'dan keyif alanlardanım. Yeri sakil de olsa, çok kalabalık ve fabrikasyon hissi de verse, ara ara bu lokantaya gitmekten büyük mutluluk duyarım. Hayatımda yediğim en güzel dönerlerden biri, Kapalıçarşı'daki Havuzlu Lokanta'da getirdikleri, tıpkı Kanaat'teki gibi yanına beğendi koydurduğum dönerdir. (Bunu bu blog'da yazmış olmalıyım). Köşebaşı Levent'in çöp şişi gibi dönerini de severim. Belki bir gün bütün bunları karşılaştırdığım bir yazı yazma fırsatım da olur. 

Ama bugünkü yazımızın konusu, başlıkta da gördüğünüz üzere, Ataşehir'in merkezi bir yerine konumlanmış Tatar Salim, sevgili dostlar. Ataşehir büyük bir ilçe. Arazisi, binası, insanı bol. Sempatik mi? Hayır. Antipatik mi? Ümraniye kadar değil. Arada derede bir bölge işte. Meskun mahal olmasından ötürü, pıtrak gibi açılan lokantaları meşhur bu ilçemizin. İşte Tatar Salim de bir süredir bu bölgede hizmet veren, yazılmaya değer lokantalardan birisi bana kalırsa. Bulması hiç de zor değil; Ankara "asfaltından" "klasik" Ataşehir'e doğru giderken, daha yolun başında, sağ tarafta Opet'i göreceksiniz. Hemen onun yanında. Beyaz Fırın'ın arkasından dolanarak da gidebilirsiniz. Önünde hayli geniş bir park yeri mevcut, bu anlamda sıkıntı çekmeyeceğinizi garanti ederim.

İçerisini seveceksiniz, tahta masalar, mavi ağırlıklı bir dekorasyon, süslü yer karoları... Servis hızlı, güleryüzlü ve sıkıntısız. Seçenekler az menüde. "Az ve öz yap ama iyi yap" mantığının şiddetli bir destekçisi olan beni çok mutlu eden bir durum bu. Porsiyon döner, pilavüstü döner, dürüm döner...Bana kalırsa efendi gibi porsiyon döner sipariş edin vakit kaybetmeden. Dürüm seviyorsanız, dönerin yanında getirdikleri lavaşla kendi minik dürümlerinizi yapar oyalanırsınız. Böyle daha çok zevki çıkıyor sanırım.

Öncesinde bir süzme mercimek çorbası söyleyin; Mardin Kızılkaya mercimeğinden yapılmış, kıvamlı ve ağızda merciğimeğin tadını hissettiren cinsten. İkram edilen salata, turşu ve patates kızartması ile oyalanın. Salatanın üzerindeki narlar pek bir lezzet katmış, bunu görmeden geçmeyin. Salatalık ve yeşil biber turşusu çok güzel, ama fazla kaçırıp doymayın sakın. Patates kızartması ise pek enfes; kalın kalın, ağzınıza layık. Öyle incecik, baharatlandırılmış patateslerden değil, has be has patates işte. Bütün bunlar sipariş etmeseniz de masanıza geliyor, siz de afiyetle yiyorsunuz.

Dönerin hası yağlı olur benim kitabımda. Ve Tatar Salim'in dönerini çok beğendim. Ağırlıklı olarak Biga ve Keşan bölgesinden tedarik ettikleri etleriyle, kendilerine özgü soslar ile terbiye edilerek, titizlik içerisinde günlük olarak hazırladıklarını vurguladıkları dönerleri, bana kalırsa on üzerinden sekizbuçuk alır. Yanında ayran içmenizi tavsiye ederim. Eski zaman yemekhane sürahilerinde getirdikleri bu ekşi ayran çok lezzetli. Su olarak Madran kullanıyorlarmış, tuz ise Doğu Anadolu'dan geliyormuş.

Bunları bitirdikten sonra kendinize bir iyilik daha yapın ve fırın sütlaç sipariş edin. Üzerine rendeledikleri fındık tanelerine bittim, tadı damağımda kaldı. Nişasta kullanılmadan, doğal çubuk vanilya ile taş fırında pişirilen bu tatlı, yağlı döneri yedikten sonra insana çok iyi geliyor, vücudun saatini efendice dengeliyor. Üzerine bir de çay içince tadında yenmiyor tüm bu ziyafet.

Tatar Salim benim dönerci sıralamamı değiştirdi. Sizlerin sıralaması nedir bilmem. Ama gidip denemenizi tavsiye ederim.




Tatar Salim Döner Lokantası - Ataşehir

  • Adres:
  • Telefon:
  • Faks:
  • E-Mail:
  • Atilla İlhan Cd. Efe Sk. No:2/1 Küçükbakkalköy / Ataşehir
  • +90(216) 408 26 26
  • +90(216) 408 26 29
  • info@tatarsalim.com






28 Haziran 2013 Cuma

Kısa...Kısa... / Sahan Vega - Ataşehir

Ataşehir'de, tam Trio konutlarının karşısına düşen coğrafyada karşınıza çıkar Sahan. Aslına bakarsanız, Bostancı tarafında, Caddebostan civarlarında, başka başka birçok yerde gitmişliğim vardır bu kebapçı zincirine. Ataşehir'deki mekan da, son senelerin trendlerine çok uygun olarak tasarlanmış bir "mega-kebapçı"dır. Bendeniz, hangarvari lokantalardan oldum olası nefret etmişimdir. Burası da aşağı yukarı o kategoriye girmektedir. 1500 kişilik bir kalabalığı barındırma kapasitesini gururla sunan, çocuklar için devasa bir oyun parkı sağlayan, havuzbaşı , açığı, kapalısı gibi birçok farklı "bölge"si olan bu işletme, bana kalırsa, insanların damağına ve ruhuna hitap eden yemek pişirme sanatına indirilmiş ağır bir darbedir. Kalabalık zamanlarda giderseniz, bırakın ne konuştuğunuzu, ne düşündüğünüzü bile duyamazsınız. Genelde hep kalabalıktır, büyüktür, anıtsaldır. Kendinizi asla özel hissetmediğiniz, size sürünün bir parçası olduğunuzu düşündüren bir "megalo" duruşu vardır bu lokantanın. Çalışanları olağanüstü gayretkeş ve güleryüzlüdür öte yandan. Garsonların koşuşturmasına diyecek en ufak bir sözümüz olmamıştır hiçbir vakit. Siparişler zamanına gelir, bilgi-görgü tamdır, yüzler hep güler. Yemekler klasik kebapçı görüntüsündedir. Ortalamanın biraz üzerinde bir lezzete sahip haydari, insanı pek pişman etmeyecek bir gavurdağı,hiç de fena olmayan bir zahter yiyebilirsiniz burada. Patlıcan salatası iyidir, şakşukası ise uzak durulması gereken bir meze olarak karşımıza dikilir. İçli köftesi haşlamadır ve insan bir defa Kaşıbeyaz'da bunu yedikten sonra, Sahan'da yemeye asla gönül indirmez, bana güvenin. Döneri lezzetli, kuzu şişi ortalama, çöp şişi ise bana kalırsa hayal kırıklığıdır. Hiç tatlı yemediğim için bu konuda yorum yapamayacağım. Ulaşım sadece araba ile sağlanabildiği için işletmenin kendisi gibi bir "mega otopark"ı mevcuttur. Bakkala bile arabayla giden kent insanı için çok sevindirici bir özellik olduğunu düşünüyorum bunun.Rezervasyon yaptırmanıza hiç gerek yok giderken, zira sizi oturtacak bir yeri mutlaka bulacaklardır. Görüşümü soracak olursanız, insan, Yüzevler, Adana Ocakbaşı, Zübeyir, Musa Usta, Develi Samatya gibi yerler varken neden Sahan'a gider, açıkçası bilemiyorum...

Sahan Vega Ataşehir
Barbaros Mh. Kardelen Sk.  No:18  Ataşehir / İstanbul 
0 (216) 315 36 36









30 Mayıs 2013 Perşembe

Kısa... Kısa... / Özgür Şef - Kalamış & Ataşehir

Televizyon şahsiyeti Özgür Şef'i tanıdığımı söyleyemem. Bugüne kadar programlarını hiç seyretmedim, tarzından tamamen bihaberim. Fakat böyle bir şefin olduğunu, şovlarının beğenildiğini ve burada elde ettiği popüleriteden yararlanarak bir lokanta açtığını, sonra da bir ikincisini hizmete sunduğunu biliyorum. En azından konuyla ilgili fikrim veya yorumum bu şekilde. Özgür Şef'in hem Ataşehir, hem de Kalamış'taki lokantalarına birkaç kez gittim ve pek çok yemeği tatma fırsatım oldu. Buna karşın, ne yazık ki, uzun bir yazının konusu yapabileceğim bir malzeme bulamadım burada. O yüzden, kısaca düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Yemeklerden elimden geldiğince tatmaya çalıştım. Dana pirzolası, lokum, Dallas Steak, T-bone, antrikot, sucuk... Açık konuşmam gerekirse, hiçbirinin lezzeti bana istediğim tatmin duygusunu vermedi. Hepsi, -ne yazık ki o ismi burada yine anmam gerekiyor- Nusret'in kötü bir kopyası gibiydi. Hele en son Kalamış'ta yediğim T-bone, malesef hayatımda yediğim en kötü T-bone steak idi. Diğer etler ise hep "Eh idare eder", "Fena değil", kategorisindeydi. Her iki mekanda da garsonların inanılmaz güleryüzlü, neşeli, yardımcı, süratli, pozitif olduğunu belirtmeden edemeyeceğim. Servis gerçekten 10 numara. Ataşehir'deki lokanta, bölgede büyük bir açığı kapadığı için dolup taşıyor. Kalamış'taki işletme ise, çocukluğumun geçtiği sokaklara ve efsanevi Todori'ye çok yakın olduğu için benim için eşssiz bir lokasyonda diyebilirim. Bahçesi ve çevresi çok güzel. Kısaca, süper servis, güzel dekorasyon, idare eder yemeklerden oluşan bir kombinasyon size uygunsa, gidip alece yiyebilirsiniz. Yok beklentileri yüksek bir insansanız tavsiye etmem...

Ataşehir Şubesi
Adres: Özgür Şef Steak House
Barbaros Mh. Karanfil Sk.
Kent Plus No:6T/1 3352 Ada
Ataşehir / İstanbul
Telefon: 0216 688 4343
E-mail: ozgur@ozgursef.com


Kalamış Şubesi
Adres: Özgür Şef Steak House-Kalamış
Kalamış Fener Caddesi İskele Sokak No : 2
Kadıköy / İSTANBUL
Telefon: 0216 449 66 00
E-mail: ozgur@ozgursef.com




27 Mayıs 2013 Pazartesi

Hükümdar Sofrası


Sevmiyorum. Doymak ve hayatta kalmak için yiyen, her lokmasının hesabını yapan, her yediğini yakmak için soluğu hemen sporda alan, boğazından geçen her lezzetli yemek için suçluluk duyan, sürekli sağlıklı yaşam kitapları okuyan, et yemekten korkan, her çıkan yeni diyetin peşinden koşan, rakıyı anlamayan, iki gün üstüste içemeyen, içtiği zaman "fazla kaçırdık" diye tutturup yavaş yavaş önündeki içkiyi mundar eden, kebaptan keyif alamayan, mangaldan korkan, sağlıklı yemekle lezzetli yemeği birbirine karıştıran, yemeğine tuz yerine limon koyan insanları sevmiyorum. Hayatın sessiz sakin oturup robensonvari bir bönlükle manzara seyretmek olduğu zanneden, "keyif"le uyuşukluğu birbirine karıştıran şahıslarla anlaşamıyorum. Mangal yaptığında tavuk yiyen, meyhaneye gittiğinde beyaz şarap içen, dışarda yemeğe gidip masayı zeytinyağlılarla donatan kişilerle aynı bakamıyorum dünyaya. Bourdain'in dediği gibi, "Tavuğun yemek olmadığı"na inanan bir insanım ben, GDO'nun duacısı bir kimseyim bizleri tavuktan bir nebze uzaklaştırdığı için. Meyhaneye gittiğimde Kulüp rakısı içerim. Mangal yaptığımda sucuk ve pirzola olmazsa bir yanım eksik kalır. Karatay ve mağara adamı diyetlerini Hitler'in "Mein Kampf"ı kadar anlamlı ve doğru buluyorum. Hayata pozitif ve hep olumlu bakalım, inançlı olalım, sevdiklerimizle güzel ilişkiler kuralım gibi konulara katılmakla birlikte, bol kanlı ve kalın bir dana pirzolasını yediğimde, her türlü huzurlu yaşantıyı unutup, eşi benzeri olmayan keyiflere dalan bir kimseyim ben. O an yanımda kimse olmasa da olur, iyi ilişkiler kurmasam da yaşarım. Daha doğrusu tek iyi ilişkim o kanlı pirzolayla o an benim. İşte salt bu sebeple, büyük bir keyifle yemeklerini mideye indirdiğim Hükümdar Sofrası Mangalbaşı'nın tanıtım fotoğrafı olarak yukarıdaki çiğ et görüntüsü koydum. Zira bu çiğ et görüntüsü bile benim ağzımın sularını akıtıyor. Anlayın bunu istedim...

Lafı uzatmayalım. Ataşehir'e yolunuz düşerse ve eğer canınız dolu dolu et yemek istiyorsa ve eğer eti kendiniz pişirmek size zevk veren bir durumsa ve tabii ki, yanında güzel mezeler yemek ve buz gibi rakı hüpletmek de ajandanızda varsa, size bir sır vereyim.: "Hükümdar Sofrası" adlı lokanta tam olarak sizin gitmeniz gereken bir yer.

Batı Ataşehir bölgesinde, Palladium AVM'sini bulduğunuz anda Hükümdar Sofrası'nı da bulmuşsunuz demektir. Batı Ataşehir'den geliyorsanız, Palladium'un önündeki göbekten sağa sapın, birazcık ilerleyin, sağ kolda mekanın girişini göreceksiniz.

Bendeniz her masada mini ocakbaşılar olan mekanların yabancısıydım buraya gelene dek. Bunu da belirtmem gerekiyor. Lakin nice zamandır istediğim bir şeydi böyle bir lokantada bulunmak. Arkadaşlardan, eş dosttan ve basında takip ettiklerimden bildiğim kadarıyla kentimizde bu tarz işletmeler hızla artmaktaymış ve seveni de hayli bolmuş. Ben de bu anlamda ilk deneyimimi Hükümdar Sofrası'da yaşadım.

Ne deneyim ama !

Mekan hayli büyük. Ama rezervasyon yaptırın bence. Hafta arası gitmemize rağmen doluydu. Ben havanın nispeteden serin olduğu bir dönemde gittim, ama şimdi bahçesinde oturmak güzel bir fikir olacaktır. Bunu yaşamak için de ayrıca bir defa daha gideceğim buraya.

Servis gayet iyi, güzleryüzlü, süratli; garsonlar bilgili ve yönlendirici. Bunu seviyorum. Ne yiyeceğinizi düşündüğünüz zaman sizi doğru yönlendiren ve ellerindeki her şeyi satmaya çalışmayan garsonların her daim başımın üzerinde yeri var.

Mekanın adında aile mangalbaşı gibi bir tanımlama var, ama böyle düşünmeyin, biz erkek grubu olarak gittik ve çok rahat oturduk. Mini ocakbaşı modelinin yapısı gereği, masalar arasında ciddi açıklık ve hareket alanı var. Kimse birbirini rahatsız etmiyor.

Yemeklere gelince. Nacizane önerim, ete abanmadan önce masaya gelecek mezelerin sayısını sınırlı tutun, çok ekmek yemeyin, kendinizi erken bir vakittte, gereksiz yere doyurmayın. Çünkü yemek uzun ve dolu olacak !



 

Bizim yaptığımız gibi ölçülü olun mekana gittiğiniz zaman. Biraz acılı ezme, hafif muhammara, azıcık haydari, kararında patlıcan salatası, havuç salatası, çoban salata, beyaz peynir söyleyin, ekmeklerinizi mangalda kızartmaya başlarken, rakı ve şalgam suyu ile sohbetin ilk adımlarını atın. Tüm mezelerden çatal ucu ile alırken (tırtıklarken), kızarmış ekmeğinizi salatanın suyuna şamandıra yapın. O arada gelen, domates, biber ve soğanı mangala verip güzel güzel pişmeye bırakın. Ama sakın sohbete dalıp onları arada çevirmeyi ihmal etmeyin. Etler geldiği zaman domates, biber, soğanın ne kadar önemli olduğunu anlayacaksınız çünkü. Haydari ve acılı ezme keyifli ve güzel mezeler, bunu unutmayın. Patlıcan salatası standart, beyaz peynir özenle seçilmiş, domatesler bostandan. Rakınızı, mangaldan uzak tutmanızı öneririm. Buzlar hemen eriyor, rakı ısınıveriyor. Şaşırıp kalıyor insan. Ve bütün bunlar olurken ete geliyor aniden sıra...Biz burada terbiyeli şiş, beyti, pirzola, kaburga, biftek yedik. Bu saydıklarımdan bazılarını ikişer defa sipariş ettiğimizi utanarak eklemem gerekiyor. Durmadan dinlenmeden, inanılmaz bir sohbet eşliğinde patlayana kadar yedik.

Ve bu çok güzeldi...




Ve sevgili dostlar, denecek bir şey var mı bu fotoğrafları gördüğünüzde? Hem uzun uzun yazmayacağım bu sefer. Keyfine varın bu mekanın. Güzel güzel pişirin etleri. Çok kavurmayın ama. Ayrıca sohbete dalıp unutmayın onları mangalda. Benim favorim her zamanki gibi kaburga oldu. Bunu söylemeden edemeyeceğim. Ayrıca beyti, beklemediğim kadar güzeldi. Öte yandan terbiyeli şiş damakta dans eden bir yumuşaklığa sahipti. Her lokmada daha büyük bir keyif alıp gözlerimi kapadım bunları mideye indirirken. Çok yemek, insanın karının şismesi, masadan kalkarken zorlanmak ayıp şeyler değil bence. Bunların hepsini yaşadım Hükümdar Sofrası'nda. Ve inanın bana, daha çok yenebilecek et cinsi varken, belirli bir noktada doyduğumuza kanaat getirip kalktık.

İşte bu yüzden ve açık kısmını da görebilmek için buraya bir kez daha gelecek, belki ilk defasında tadamadıklarımı tatma şansına sahip olacağım. Beki bunları da sizinle bu blogun sayfalarında yine paylaşabilirim.


Hükümdar Sofrası'nda en önemli olaylardan biri, insana lezzetli yemek yeme fırsatı tanımasının yanı sıra, aynı zamanda o yemeği büyük bir keyifle pişirme imkanı da vermesi.

Ayrıca Bakırköy'de bir şubesi olduğunu da öğrendiğimi eklemek isterim. Bizi bu lokantayla tanıştıran İsmail Çelik'e teşekkürü borç biliyorum. O olmasaydı bu keyifli yemeği yiyemeyecektik.

Sözün özü, bu deneyimi yaşamak istiyorsanız, aşağıdaki iletişim bilgilerine bakmanız yeterli. Afiyet olsun sevgili dostlar...

Adres
:
Barbaros Mah. Sütçüyolu Cad. No: 61/A


Ataşehir / İSTANBUL



Telefon
:
(0216) 472 22 22



E-posta
: