Beklenmedik karşılaşmaları seviyorum. Yaşamın tekdüze bir akış
içinde tahmin edilebilir parçalardan oluşması, açık konuşmak gerekirse, berbat
bir rehavetin içine sürüklüyor insanı. Bu bağlamda, kuzey Avrupa coğrafyasının
aşırı “medeni” ülkelerinin bir miktar sıkıcı olabileceği inancındayım. Çok
şükür sokaklarını arşınladığımız bu kent ve vatandaşı olduğumuz bu ülke,
ademoğlunu şaşırtmak konusunda hiç de fena değil. Her geçen gün, ne yazık ki,
bir tuhaf olaylar silsilesi ve girdabı içinde debelenerek yolumuzu bulmaya
çabalıyoruz. Dikkatimizi ayakta tutan bir yer burası. Alışılmadık yaratıcılıkların,
şaşırtıcı bir şekilde hep kötü niyetle kullandığı bir toprak parçası. Hep aynı
düşünce dolaşıyor kafamda: Eğer bu millet yaratıcılığını futbol sloganları, seçim
hileleri ya da dolandırıcılık dışında bir konuda kullanmayı adet edinseydi,
bugün mucizevi bir noktada olurduk. Bu potansiyel bizde mevcut zira. Ama gelin
görün ki, şark kurnazlığı konususunda doktorasını verip, medeniyet anlamında
ileri gitmekten zerre kadar nasibini almamış bir topluluğa dönüştük son
senelerde. Bu ahval ve şeraitte, tabii ki bendeniz, güzel bir “şey”ler görünce
mutlulukla bunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Malesef güzellik, estetik,
lezzet, zevkli olma, keyfi amaçlama, her ne yapıyorsan doğru ve iyi yapma gibi
kavramlar yerlerini; ortalama olmak, sıradanlaşmak, idare etmek, az çalışıp çok
kazanmak gibi düşüncelere bıraktı. Estetik ve keyif gibi hayatı yaşanır kılan yaklaşımlar bu
memleketin içinde çok az rastlanır hale geldi. Binlerce lale diken, bunu
çevrecilik zanneden, ama öte yandan onbinlerce ağaç keserek arsa kapatan bir
yönetim anlayışının insancıl olmak ve hayatı keyifle yaşamaktan anlamaması çok
normal geliyor artık bana.
Bu tehlikeli ve bunalıma kesen ruh halinde, sığınabileceğim
korunaklı limanların arayışı içindeyim nice zamadır. Güzel yemekler yiyerek,
sosyal ve basılı medyadan mümkün mertebede uzak durarak, uzun zamandır listemde
bekleyen iyi ve doyurucu kitapları hatmederek, bana keyif veren müziklerle ruhumu
besleyerek kurtuluşu bireysel bir şekilde arıyorum.
İşte az sonra benim gözümden okuyacağınız “Sırçacı 14” de, kısa bir
sure once, güzel bir sohbet eşliğinde keyifli bir yemek yediğim, aklımda
tümüyle olumlu bir izlenim bırakmış, ziyaret edilmeye değer bir lokanta. Bir
zamanlar ailemle sık sık kahve içmeye geldiğim Yeniköy’deki Passion’un yerinde
kısa bir sure once açılmış. Beklenmedik bir şekilde karşısına çıkıyor insanın.
Yerini bulmak aslında gayet kolay. Yeniköy sahili boyunca ilerleyin, Sarıyer
istikametine doğru giderken, Avusturya Konsolosluğu’na gelmeden once sol
tarafta kalıyor. Vale servisi var, lakin bilenler bilir, Yeniköy bölgesi park
yeri bulma anlamında çok kısır bir yer değil. Araba ile geliyorsanız büyük bir
sıkıntı yaşamayacağınızı düşünebilirsiniz. Mekanın ismi ise sokak adı ve kapı
numarasından geliyor; bunu ilk başında anlamak biraz zor olsa da.
Bence Sırçacı 14’ü ilk defa ziyaret eden bir insanın söyleyebileceği
ilk kelime, büyük olasılıkla “sıcak” olmalı. Çünkü sıcak ve size sarıp
sarmayalan bir dokunuşu var bu lokantanın. Kendinizi yabancı bir yere gelmiş
gibi hissetmiyorsunuz kesinlikle. Bazı mekanlar vardır, kapıdan girdiğinizde
gerek müdavimlerin sorgulayan bakışları ile savaşmak, gerekse dekorasyonda size
saldıran bir ağırlıkla cebelleşmek zorunda kalırsınız. Bir alışma süresi
gerektirir bu tip yerler. Adaptasyon aşamasnı atlattıktan sonra kendinizi rahat
hissedip yemeğinizi yemeğe koyulursunuz. Sırçacı 14 ise hiç bu tarzda bir
lokanta değil bana kalırsa; hemen uyum sağlayıp, sanki kırk yıldır
müşterisiymişsiniz gibi bir duyguya kapılıyorsunuz içeri girer girmez.
Bu çok hoşuma gitti. Bu sıcak ortamı yaratan unsurlardan bir tanesi
de çalan müzikler kuşkusuz. Bir “Mekanist” etkinliği için gittiğim işletmenin
sahipleri, kurumsal iletişim ajansı yetkilileri ve işletmecileri ile
gerçekleştirdiğimiz sohbette D.J. konusuna çok önem verdiklerini özellikle
vurguladılar. Mekanın bir “pre-club” olarak da tasarlandığını, dolayısıyla gece
geç saatlerde gidilen club’lar öncesinde uğranıp enfes kokteyllerin tadına
bakılabilecek ve güzel müzik dinlenebilecek bir atmosferi olduğunu da öğrendim
bu konuşmalar esnasında. Bu son bahsettiğim konu benim meraklarımın biraz dışında
kalıyor sevgili okurlar, ama yine de bilginiz olsun istedim.
Keyifli bir geceydi, güzel insanlar tanıdım, iyi yemekler yedim.
Üzerinden biraz zaman geçmesine bağlı olarak, en ince detayına kadar
anlatamayacak olsam da, aklımda yer etmiş olan yemeklerden bahsetmek istiyorum.
Gecenin yıldızı somon sufleydi bana kalırsa. Tadını unutmak mümkün değil.
İçinde erimiş gravyer peynirinin olağandışı tadını da. Sufle ve somon
kelimelerini aynı tamlama içine yerleştiren zihniyeti de ayrıca alkışlamak
isterim. Çok hoşuma gitti.
Ağzımda yakın bir lezzet infilakı yaratan mücverden de bahsetmeden
edemeyeceğim. Çok yoğun bir kıvamı ve unutulmaz bir lezzeti vardı. Ayrıca
yediğim dil şiş, o güne kadar mideye indirdiklerim içinde en iyisiydi ve adeta
ağızda dağılıyordu. Getirdikleri incik, içinde peynir erimiş mantarlar,
zeytinyağlı ricotta peyniri (yanlış anımsamıyorsam) bana kendimi çok iyi
hissettirdi. Bütün bunların üzerine tobleronlu cheesecake yedikten sonra iyiden
iyiye patlama durumuna gelsem de, çok hoş duygularla ayrıldım mekandan.
Yemeklerin yanında tatmamız için getirdikleri kokteyller de, araba
kullanmadığım bir günde olsaydım gerçekten çok lezzetliydiler.
Sırçacı 14 günün her saatini yaşamak üzere tasarlanmış bir mekan
bana kalırsa. Burada kahvaltı edebilirsiniz, öğlen ya da akşam yemekleri
yiyebilirsiniz. Sevgilinizle, arkadaşlarınızla ya da çoluk çocuk
gidebilirsiniz. Hatta gecenin bir saatinde harika müzikler eşliğinde içmek için
gidebilirsiniz. Konumu da, dekorasyonu da, yemekleri de gayet iyi.
Yolunuz düşerse mutlaka denemeniz dileğiyle.
Yeniköy Mahallesi, Köybaşı Cad. No:60 SarıyerTel:0212 299 50 16
Yemekler harika görünüyor.. hepsi lezzetli druyor, yolumuz düşerse mutaka ugrayacagız..
YanıtlaSil